Kültür

Modern Başyapıt Muse – Origin of Symmetry

Çoğu zaman ‘bugün’ü yaşayamayan insanlardanım. Zihnim ya geçmişte ya da gelecekte gezer durur sürekli ama günümüze pek uğramaz. Benim gibi yanlış zamanda yaşayan birinin fon müziği de olsa olsa Muse olabilir zaten. Türkiye’nin sıkıcı ve boğucu 21. Yüzyılında taşraya yol alan bir otobüs yolculuğunu ancak Matt Bellamy’nin distortionlu sesi çekilebilir kılır bence.

Biraz da Muse’nin bende kapladığı yerden bahsedeyim. Muse, en çok dinlediğim gruplardan. Lirikleri, müziği, klipleri hatta şarkı isimleri bile beni derinden etkilemeye yetiyor. Örneğin hayatımda her şey sarpa sararken yeni albüm çıkarıyorlar adı ‘Simulasyon Teorisi’. E ben daha albümün ismini okurken kopuyorum zaten ‘şimdi’den. Geleceğin kaos ve çarpık teknolojisiyle nam salmış distopyasına yolculuğa çıkıyorum bir anda.

Muse’nin hayatımdaki konumundan bahsettikten sonra asıl konumuza geçelim. Bahsetmek istediğim onların bile ancak bir kere çıkabildikleri bir seviye; 17 Temmuz 2001’de piyasaya sürdükleri Origin of Symmetry albümü. Modern bir başyapıt, gelecektekilerin yanlışlıkla 21. Yüzyıla gönderdikleri kutsal bir kayıt. 12 parçadan oluşan bu albümde neredeyse üzerine uzunca düşünülmemiş, boş tek bir şarkı yok. Evrenin, Big Bang’in ilk anlarında kusursuz bir simetri ile genişlediği o kısa andan alıyor ismini: Simetrinin Merkezi. Benim de en çok dinlediklerimden olan bu albümün çıkışından 19 yıl sonra, içindeki tüm parçalara hakkını verecek bir yazı yazmam farz olmuştu artık. Hazırsanız birkaç yüzyıl geleceğe, robotların ve yozlaşmış hükumetlerin yönettiği, etik değerleri yok olmuş değersiz insanların çağına yaklaşık 1 saatlik kısa bir gezi yapalım!

1New Born

Albümün giriş şarkısı New Born. Bizi tam olarak olmamız gereken distopyaya bir anda ışınlıyor resmen. Evinden çok uzakta, ruhsuz insanların zamanında son şans olarak doğan son bir umuttan bahsediyor. Bu yozlaşmış dünyada kalıcı olmak imkânsız artık, kaçmak için son şans sensin

bana bunun gerçek olduğunu göster, son şansımızı yitiriyoruz ayrılıp gitmek için

sadece sessizliği boz

çünkü ben sürükleniyorum, ardından sürükleniyorum…

2- Bliss

Origin of Symmetry albümündeki bana en çok dokunan parça kesinlikle bu şarkı. İlk 5 saniyesini duyduğumda resmen narkoz almış gibi kendimden geçerim, tüm duyularım işlemez olur. Birkaç yüzyıl sonranın dünyasında, âşık olmam gereken son insana âşık olmuş gibi hissederim. ‘Olmamanız gereken bir zamanda asla tanışmamanız gereken bir kadına yazılmış distortionlu bir aşk şiiri’

Sana dair her şey, tam da olmak istediğim gibi

Özgürlüğün, doğuştan geliyor

Sana dair her şeyde mutluluk yankılanıyor, Artık daha azına razı olamam

,

3- Space Dementia

Bliss parçasında bahsettim ya “, âşık olmam gereken son insana âşık olmuş gibi” diye işte o hissin sizi nasıl içinizden bir parazit gibi yavaş yavaş kemirdiğini anlatan müthiş parça. Space Dementia, literatürde uzay deliliği olarak geçiyor. Uzaya giden astronotların döndüklerinde aslında her şeyin anlamsız olduğunu düşünmelerine, bir süre gerçeklikten kopmalarına NASA’nın verdiği isim bu. Hastalıklı bir aşkın sizde bıraktığı tahribat gibi, ona duyduğunuz nefret yaşama nedeniniz olmuş gibi, sizi günden güne delirten bu duygulardan vazgeçemiyorsunuz gibi…

Delilik gözlerinde ve Beni rahatsız ediyorsun

Çünkü seni delicesine seviyorum

Tüm o iğrenç numaralarını Ve bana oynadığın karmaşık oyunlarını seviyorum

4- Hyper Music

Reddedilmeyi kabullendiğiniz ve sevilmediğinizi anladığınız parça. Gözlerine bakarak ‘seni sevmiyorum ve hiç sevmedim’ dediğiniz o an.

Olduğumdan fazlasını istedin

Ve sandın ki koktum ben, Ve emin olmak istedin

Seni artık kim takar ki, kim engel olur

5- Plug in Baby

Eski lise arkadaşımın telefon zil sesiydi. Birkaç kez üniversite denemeleri yaparken o gürültülü sesle telefonu çaldığını, tüm sınıfın ‘bu nası zil sesi amk’ der gibi ona baktığını hatırlıyorum. Cidden bu nasıl zil sesi amk, insan duyunca bir an irkiliyor. Aslında Toccata and Fugue in D minör parçasının modern bir yorumu olan bu parça, gelecekteki eski sevgilinize karşı artık ‘pise yattığınız’ o andan bahsediyor.

‘Senin yalanlarını açığa çıkardım bebeğim, ve altındakiler sürpriz olmadı

6- Citizen Erased

Citizen Erased, Bliss ile beraber albümün gelecekten gelen diğer şarkısı. Beyninizdeki her şey birbirine girerken, ne doğru ne yanlış ayırt edemezken, bildiğiniz her şeyi unutmak isterken hissettiklerinizin müziğe dökülmüş hali. ‘Belki hiçbir şey bilmezken çok daha özgürdün’

Yıka at beni

Vücudunu benden temizle, Tüm anıları sil

Onlar bize yalnızca acı getirir

Ve ben gördüm,gereksinim duyup duyacağım şeyi

7- Micro Cuts

Citizen Erased bitmeden bu parça başlıyor. Gelecekten gelen bir opera gibi, Matt Bellamy’nin kadife ama distortionlu sesi. Lirikler Bellamy’nin gördüğü bir rüyadan ilham allıyor, zaten rüya gibi karmakarışık ve anlamsızlar.

8- Screenager

Bana yine lisemi hatırlatan bir şarkı. Sözlerden bağımsız sanki bir bahar akşamı, her şeyden uzak, bahçede sakince çay içip sohbet ediyormuşuz gibi. Tabi bu bende uyandırdıkları. Bazılarında depresyon, bazılarında heyecan. Müzik de böyle bir şey zaten.

Eskiden olduğun, O kadar güzeldi ki

Hatırla, kim

Kimdi o eskiden olduğun?

9- Dark Shines

Albümün müzikal olarak güçlü şarkılarından. Bellamy’nin sesiyle çıkıp indiği noktaları görüp bu kadar da olmaz’ diye düşünüyorum bu şarkıyı dinlerken. Şarkı da Bellamy’nin sesi gibi, bir anda tempoyu düşürüyor, bir anda inanılmaz yükseltiyor.

Geçip giderken, en karanlık semalarımı aydınlatıyorsun

Sadece dakikalarını alacak, beni içine çekmek

10- Feeling Good

Güzel bir Michael Bublé coveri.

11- Futurism

Efsane riffleri olan şarkı. Yine gelecekteki sevgiliye sitemler. İçip içip eski sevgiliyi aramak gibi.

Çakılıp kalmış

İçine kapatılmış

Seninle takılıp kalmışım

12-Megalomania

Bizler neden yaratıldık

Birisi bana açıklayabilir mi?

Bir cevap yazın

Ziyaretçi