FilmSinema

No Country for Old Man (2007) Film İnceleme

Alelade bir markette kasiyer olduğunuzu düşünün. Oldukça sıradan günlerden birinde garip görünümlü orta yaşlarda bir adam geliyor ve alakasız şekilde parayı atıp yazı mı tura mı olduğunu tahmin etmenizi istiyor. İddiayı neye karşılık yaptığını sorduğunuzda ‘senin hayatın’ diye cevap veriyor. No Country for Old Man filminin 2 saat boyunca izleyiciye yaşatmaya çalıştığı şey tam olarak bu absürt ve bir o kadar da ürkütücü olabilecek deneyim.

FİLMİN KONUSU NE?

Llewellyn Moss geyik avı sırasında yanlışlıkla yüklüce bir para bulur. Bu para onun peşine dedektifleri, federalleri ve her şeyden kötüsü ruh hastası Anton’u takacaktır. Moss’un Anton karakterinden kaçışını anlatan film 2 saat uzunluğunda.

NE KADAR İYİ?

The Big Lebowski gibi absürt komedi türünün en iyilerinden birine imza atan Coen kardeşlerin yazıp yönettiği İhtiyarlara Yer Yok filmi, izleyiciye ‘çok zeki acımasız psikopat bir katilden kaçma’ deneyimi vermeyi amaçlamış. Javier Bardem’in canlandırdığı Anton karakteri, onu gördüğünüz ilk saniyeden itibaren sizi rahatsız etmeyi başarıyor. Mimiksiz yüzü, donuk bakışları ve kalın sesiyle rüyanızda bile görmek istemeyeceğiniz bir karakter.

Basınçlı tüp ile gözünü kırpmadan cinayet işleyebilen Anton, aynı zamanda çok zeki ve prensipleri olan bir katil. Onunla karşılaştığınızda kaderiniz sadece onun keyfine kalmış. İsterse sizi aynı saniye öldürür isterse de size kurtulma şansı verir. O saniyede hayatınız tamamen onun ellerinde.

Bu yönüyle Anton karakteri iyi yazılmış bir ‘kötü adam’ diyebiliriz. Ayrıca Bardem’in güzel oyunculuğu da eklenince sinema tarihinde iz bırakan ‘villain’lerden biri çıkmış ortaya.

Ayrıca Anton’dan kaçmaya çalışan Moss karakteri de izleyicide daha ilk anda sempati oluşturuyor, kendinizi onun yerine koyabiliyorsunuz. Filmin iyi adamı da iyi karakterize edilmiş diyebiliriz.

Aslında film de bu iyi kurgulanmış iki karakterden ibaret. Çok gaddar zeki ama ruh hastası bir katil ve yine çok zeki görece iyi kalpli bir sıradan adam arasındaki kovalamacadan oluşuyor film. Anton kovalıyor Moss kaçıyor. Bir nevi Predator vs Alien diyebiliriz.

Filmin ilk yarısı mükemmele yakın işliyor konuyu. Bir saniye bile ekrandan gözünüzü ayıramıyorsunuz. Özellikle Moss’un parayı karısına vereceği sahneye kadar bir kült olma yolunda ilerliyor. Fakat her ne oluyorsa işte bu sahneden sonra oluyor.

Bir Hollywood klişesi olarak ‘çok güçlü kötü adamla çok güçlü iyi adamın savaştığı final’ beklentisine sokuyor film sizi. Siz ‘Moss ve Anton kozlarını paylaşacak ve iyi adam son saniye beklenmedik bir hamleyle savaşı kazanacak’ diye beklerken, senarist iyi adam Moss’u bir anda öldürüyor. Çok şaşalı bir ölüm beklerken birkaç saniye içerisinde Moss’un cansız bedenine bakarken buluyorsunuz kendinizi. Bu durum izleyicide küçük çaplı bir şok ve kabullenemeyiş hissi uyandırıyor.

Klişeden kaçmak, özgün olmak çoğunlukla taktir edilmesi gereken bir olayken bu film için aynısını söyleyemeyeceğim. Bu final bende hayal kırıklığı yarattı doğrusu. Filmi izlerken final ile ilgili düşüncem şuydu: ya Coen Kardeşler son anda fikir değiştirmişler ya da bütçe yetmediği için istedikleri sonu yapamadılar. Sebebi her ne olursa olsun filmin son yarım saati hem son derece vasat hem de çok sayıda mantık hatası barındırıyor.

SONUÇ?

Sonuç olarak No Country for Old Man, Anton gibi bir psikopatı sinema dünyasına kazandırmış fakat alanında bir kült olabilecekken yanlış final tercihinden dolayı potansiyelinin altında kalmış bir film. Ayrıca daha ilk sahneden çok fazla mantık hatası barındırıyor fakat filmin ilk yarısı çok başarılı olduğu için hiçbiri gözünüze batmıyor. Fakat özellikle son yarım saat, vasat senaryo mantık hatalarıyla birleştiğinde 9/10 ile efsane olabilecek filmi 7/10 ortalama bir yapım haline getiriyor. Her şeye rağmen No Country for Old Man sırf Javier Bardem’in oyunculuğu ve iyi yansıttığı western havası için bile izlenmesi gereken bir yapım.

Bir cevap yazın

Ziyaretçi