FilmSinema

Terminal (2004) Film İnceleme

Bugün gözden kaçmış ancak fazlasıyla eğlenceli bir filmden bahsetmek istiyorum. Film gerçek bir hikayeden ilham alınarak beyaz perdeye aktarılmış.1988’den 2006’ya kadar tam 18 yıl Paris-Charles de Gaulle Havalimanı’nda yaşayan Mehran Karimi Nasseri’den esinlenlenilmiş. Bu bilgi ile filmin konusunu az çok anlamışsınızdır.

Normalde dizilerde ve filmlerde yasal boşluklar kendinden emin avukatlar, yozlaşmış politikacılar ve görevini kötüye kullanan polisler tarafından kullanılırken;ülkesinde darbe olup yeni hükümeti ABD’nin tanımaması nedeniyle havalimanında sıkışıp kalan bir adamı izliyoruz. Turist ingilizcesine sahip olan başrolümüz Viktor Navorski (Tom Hanks) hiçbir yerin vatandaşı olmaksızın elinde 15 dakikalık kontörü olan bir telefon kartı ve yemek fişleri ile havalimanının uluslararası kısmına salınıyor.Cebinde para olmadan ve dil bilmeden fazlasıyla stresli bir durumla yüzleşmesi gerekirken onun yerine kendine has yaşam stilini ortaya koyuyor. Havalimanındaki bütün dükkanlara iş başvurusunda bulunuyor ve iletişim bilgisi olarak ankesörlü telefon numarası verip bütün gün başında bekliyor.Doğal olarak kimse Viktor’u işe almıyor.Bavulları itmek için kullanılan arabaları geri teslim ederek onların paralarını topluyor ve hamburger yiyor.

Hiç vazgeçmiyor ve pes etmiyor.Bazı insanlar vardır: Temiz ve hesapsız olmaları nedeniyle hayat hiç beklenmedik yerden çok güzel fırsatlar çıkarır.Bu film onun hikayesi aslında. Hiç ummadığı bir anda Amelia(Catherine Zeta-Jones) ile tanışıp,kendisini onca belirsizliğin içinde bir hostesi Gate’lerde beklerken buluyor.Havalimanında serbest dolaşmasına izin veren kişiyi unutmamalı ‘Frank Dixon’. Karakter olarak birbirine zıt olan iki kişi görüyoruz. Dixon kurallar ve protokollere bağlı,hırslı bir insanken; Viktor prensipli ama sevdikleri için en temel amacından fedakarlık yapabiliyor! Aslında filmi izlerken şunu düşünmekten kendimi alamadım: Hepimiz bir belirsizlik içindeyiz ve hayatın güzelliklerini kaçırabiliyoruz. ‘Okul bitsin o zaman eğlenmek için vakit var!’ ‘Şuan çok stresliyim,çocuklarıma vakit ayıramıyorum!’ ‘Patronum hayatımı zindan ediyor!’  gibi cümlelerin aslında birer bahane olduğu aklıma geldi.

Vatandaşlığı  bile tanınmayan,yabancı bir ülkede statüsü belirsiz Viktor gibi davranmak gerektiğini düşündüm. Hayata bağlı ve tutkulu… Filmi izlerken birkaç ufak ayrıntı yakaladım onları da sizinle paylaşarak yazımı bitirmek istiyorum. Viktor, Amelia’nın yanından ayrılırken Napoleon’un ünlü pozunda olduğu gibi elini ceketine sokuyor. Bu ayrıntı için Shazam gerekti, Viktor uçağa giderken Dixon (havalimanı şefi) ‘For All We Know’ şarkısını ıslıkla çalıyor.Şarkının sözlerini incelersek ‘We may never met again’ sözleriyle devam ediyor. Filmin iki ayrı sonu olduğunu sonradan öğrendim. Amelia ile beraber vakit geçirdikleri alternatif bir son da mevcutmuş. Yazarlar belki de her hikayenin mutlu sonla bitmeyeceğini ima ediyorlar. İyi seyirler…

2 thoughts on “Terminal (2004) Film İnceleme

  • Abraham kara

    Okudum. Çok kısa ve net ifadeler olmuş. Ama filmin gayesi yani ana fikri belirtilse okuyucu ona göre fikirle ir Belkide seyretmek ister. Veya istemez. Fakat kısa yorum şu açıdan iyi uzun yazıyı okumada ayrı bir zahmet. Başarılı. 20 üzerinde 8.75 puan.
    Teşekkür Sayın yorumcu.

  • Teba

    Yorumunuz oldukça güzelözellikle Napoleon ayrıntısıAma burda bir şey atlanmis Madem adam hiç bir problem olmadan Jazz klubüne gitse idi Jazz sanatçılarını nasil dinleyecekti. Hic cebinde cebinde para yokt. Ortalama bir bilet 50 dolar olsa (ki adamlar ünlü) nasil gidecekti? Orda bence diğer güzel sahne, bagaj görevlilerin kendi aralarında kağıt (poker) oynadıkları sahne… aralarında geçen muhabbet insanı orda hissettiriyor. Sanki her an oyun sırası bana gelecek gibi idi. Artirtsam mi eli diye düşünmedim değil :))

Bir cevap yazın

Ziyaretçi