GenelKültür

Çeviri: Eserin genlerinden yeni bir yapıt

Yaklaşık 1.5 yıldır Almanya’da yaşıyorum. İngilizceyi iyi düzeyde bilmeme rağmen, Almanca öğrenirken acayip zorluk çekiyorum. Almancaya hakim oldukça, bu dile ait kültürel öğeleri de öğreniyorum. Kindergarten kelimesi mesela… Türkçe’de bu kelimenin karşılığı anaokuludur. Anaokulu denmesinin nedeni, anneden ilk ayrılış olması ve eğitim-öğretim basamağının ilk adımını temsil etmesidir. Ancak Almanların bu kavrama ‘çocuk bahçesi’ anlamında Kindergarten demesinin sebebiyse, çocukların aynı bir buğday tohumu gibi toprağa okul ile ekildiğini ve faydalı hale geldiğini düşünmeleridir.
 
Diller arasında bu kadar anlamsal ve kültürel farklar mevcut iken, 500-600 sayfalık edebi ve bilimsel eserler nasıl çevrilir? Maksim Gorki’nin (Bordo Siyah tarafından yayımlanmış hali) Ana adlı eserini okurken, önsöz kısmında o zamanlar Rusya’da egemen olan felsefi, politik, sosyolojik bir çok faktörden söz edildiğini fark ettim. ‘Ana’ kavramını anlayabilmek ve çevirebilmek için; o kültüre ait bir çok eseri, kelimeyi, bu kelimelerin yan anlamlarını bilmek zorunda çevirmen. Ayrıca dil de yıllar içinde değişim ve dönüşüme uğrar. İşte bir çevirmen de çevirdiği eserini değişen bu yeni dil yapısına adapte edebilmeli. Tüm bunları düşününce, çevirmenlik fazlasıyla zor ve emek isteyen bir iş gibi görünüyor. Bir kitabı çevirmek, çevrildiği dilin ve kültürün alfabesiyle yeniden yazmak gibi aslında…

İş Bankası Yayınları tarafından yayımlanan Huckleberry Finn’in Maceraları’ında çevirmen, (Çevirmenin Önsöz’ünde) bu eseri çevirmekteki zorluklara değinmiştir. Kitabın çevirisinde siyahilerin neden peltek biri gibi konuşturulduğunu anlatmıştır. (Köle olarak zorla getirilen siyahilerin sadece dillerinin dönmemesi değil,kendi ülkelerinden ve kültürlerinde koparıldıkları için İngilizce konuşmaya tepkilerini de içeriyor.) Mississippi Nehri’nde geçen bu macerayı olduğu gibi canlandırabilmek için çevre betimlemelerine fazlasıyla önem vermiştir.

Sadece edebi eserlerde değil, nesnel bir üslupla yazılmış eserlerin çevirisinde de bir çok zorluk mevcut. Prens isimli eserin (Niccolo Machiavelli) çevirisinde çevirmen olabildiğine birebir ve yorumsuz çevirmeye özen gösterdiğini sunuş kısmında belirtiyor. Bunun yanı sıra çeviri kitapta, yaklaşık 30 sayfalık bir dönem özeti, Machiavelli’nin kendi yaşamı üzerine bir bölüm de mevcut; böylece okuyucu kitabı dönemin bakış açısı ile okuyabilme şansına erişmektedir. Çevirmen eserin orijinaline yakın bir anlama kavuşması için buna benzer girişimlerde de bulunmak zorunda kalabilir.
Çok sevdiğim bir arkadaşıma bu yazımdan bahsettiğim zaman, Freud’dan bir örnek verdi. Freud kitaplarını başka dillere çevirirken bir çok terimi orijinal halinde, Almanca olarak bırakmıştır.Freud’un kitap çevirilerinde bazı terimlerde kavram karmaşası yaşandığı için kendisini yanlış anlayıp,fikirlerini desteklememişlerdir. Bazı diller kelimenin orijinal dilindeki anlamını yakalamakta aciz kalır. Çevirmenin başarısı ise, bunların farkına varma ve dillerin özüne sadık kalma başarıyla hayat bulabilir.
Bunun dışında, konuyu araştırırken, çeviri işinin az para kazandıran ve fazlasıyla emek ve özveri gerektirdiği için çok fazla tercih edilmediğine rastladım.Bu gibi zorluklar bu meslek dalında çalışan insanlara hem minnet hem de maddi olarak daha fazla kaynak ayırılması gerektirdiğini fark ettirdi.

Bir cevap yazın

Ziyaretçi