GenelTeknoloji

Görünmez Katiller DRONE’LAR (İHALAR)

İlk tank 1915 yılında İngilizler tarafından savaş sahasına eklendi. Mark 1 isimli bu tank prototipi o kadar hantal ve çirkin görünüyordu ki hiçbir asker onunla ilgilenmek istemiyordu. Rütbelilerin çoğu bu hantal makinenin hareket edebileceğinden dahi şüpheliydiler. Tanklar en başta orduların istemediği teneke yığınları iken 2. Dünya Savaşında tüm savaş doktrinlerini baştan aşağı değiştirecek büyük ölüm makinaları halini aldılar. Nazi Almanyası’nın savaşın başındaki hızlı ilerleyişi; tankları savaş alanında ilk defa bu kadar efektif kullanmalarından kaynaklanıyordu. Savaşın sonlarında Rusya’nın soğuk bataklıklarında bu metal canavarı kullanamadıkları için bir türlü ilerleyemediler ve ardından da geri çekilmek zorunda kaldılar. Finalde ise tüm savaşı kaybettiler.

MARK1 tank
MARK1 tankı

1915’li yıllara kadar hiç var olmayan bir platform nasıl bir anda savaşların kaderini tayin edebilen, orduların belkemiği halini almış ise aynı süreci bugün drone’lar (Türkçe: İHA) için de birebir yaşıyoruz.

Drone’ların Doğuşu

Aslında uzaktan kumandalı model uçakların savaş alanında kullanılmaları neredeyse ilk tanklar kadar eski. 1. ve 2. Dünya Savaşlarında uzaktan kumandalı küçük uçaklar muharebelerde görev aldılar. Fakat çok kısıtlı ve etkisiz bir görev tanımları vardı. Bu teknolojiye bugünkü seyir füzelerinin ataları diyebiliriz çünkü sadece hedefe doğru intihar saldırılarında bulunabiliyorlardı.

İHA teknolojisini ilk kullanan ve geleceğine yön veren ülke ise ABD oldu. 1916’dan günümüze kadar 100 yıldan fazla bir süredir İHA platformlarına yatırım yapıyorlar. Özellikle Vietnam savaşında Amerikan uçaklarında makine topu yerine hedefe güdümlü füze kullanılmaya başlanmasıyla insansız hava aracı teknolojilerinde yeni bir çağ başlamış oldu.

1950’lerin ortalarında pilotsuz uçakların kameralarla donatılarak savaş alanının keşfi için kullanılabileceği düşüncesi Birleşik Devletler ordusu tarafından değerlendirilince de bu araçların bildiğimiz en yaygın kullanımı ortaya çıkmış oldu. Bu tarihten sonra sürekli daha yüksekten uçan, daha geniş alandan veri toplayan, savaş sahasında daha etkili İHA’lar geliştirildi ve ordular tarafından kullanılmaya başlandı.

PARADİGMA DEĞİŞİMİ: AFGANİSTAN-IRAK

İHA’lar ordularda daha çok gözetleme, sinyal istihbaratı gibi görevleri yerine getirirken, El-Kaide terör örgütünün üstlendiği 11 Eylül saldırılarından sonra özellikle Birleşik Devletler’in İHA doktrini radikal bir değişim yaşadı. Amerikalılar; okyanus ötesinden kontrol edebilecekleri, tehlike unsurlarına anında müdahale edebilecek ve saatlerce bir mobese kamerası gibi Afganistan dağlarını gözetleyebilecek bir sisteme ihtiyaç duymaya başladılar. Çünkü Ortadoğu’da bulunan askeri varlıkları ve harekât hızları Afgan militanlara müdahale etmek için çok yetersiz kalıyordu. Onlar tüm Afganistan’ı bir BBG evi gibi 7 gün 24 saat izleyebilmeliydiler.  

MQ-1 Predator
MQ-1 Predator

Amerika’nın yine benzer sebeplerle Irak’a da girmesiyle modern İHA’ların doğuşu kaçınılmaz oldu ve ilk defa General Atomics firmasının ürettiği uydudan kontrol edilebilen MQ-1 Predator isimli silahlı insansız hava aracı düşman unsurlara karşı keşif ve saldırı görevlerinde aktif yer aldı.

General Atomics’in yeni eklemeleriyle daha da gelişen Predator, daha önce gözlem yapmaktan ileri gidemeyen İHA teknolojisinde bir atılım yaptı ve kilometrelerce yüksekten tespit ettiği unsurları anında yok edebilen görünmez bir katile dönüştü. Bu yeni teknoloji Ortadoğu çöllerinde o kadar etkili oldu ki El-kaide militanları başlarını çıkardıkları anda ne olduğunu dahi anlamadan küle dönüşüyorlardı.

Birleşik Devletlerin uygulamaya aldığı paradigma değişimi ile Modern İHA’lar artık düzensiz gruplarla yapılan savaşlarda müthiş bir güç çarpanı haline geldiler. Hedeflerini sessizce takip eden ve bir anda işini bitirip olay yerinden uzaklaşan soğukkanlı katillerdi artık onlar .

DRONE’LARIN DÜNYASI

İHA’ların Ortadoğu’da bu kadar etkili olması tabi tüm devletlerin bir anda dikkatini çekti. Aralarında ülkemizin de bulunduğu onlarca ülke, ABD’den MQ-1 Predator satın almak için sıraya girdiler. Ama ABD çok az sayıda ülkenin sahibi olduğu bu teknolojiyi çok ağır şartlar altında müttefiklerine satıyordu: çok yüksek fiyat ve çok az erişim ile.

Yani satın alırken astronomik bedeller dahi ödeseniz bu İHA’ları ABD’nin onay vermediği bir operasyonda kullanabilme imkânınız yoktu!

Bu durum 2000li yılların ortalarında birçok ülkenin kendi imkanlarıyla milli İHA teknolojilerini üretme sürecini başlatmasına sebep oldu. Ülkemiz de 2004 yılında ANKA projesini başlatarak kendi insansız hava aracı serüveninin ilk adımını atmış oldu.

İran Ebabil, İsrail Heron, Hindistan Rustom, Rusya Orion, Çin Wing Loong, Birleşik Krallık Taranis ve Avrupa Birliği Neuron projelerini başlattı. Özellikle NATO ülkeleri Amerikan ve İsrail İHA’larını kullanmayı yeni proje başlatmaktan daha az masraflı buldular ve ithal etme yoluna gittiler. Türkiye, Rusya, Çin ve İran gibi ülkeler kendi İHA sanayilerine yatırım yapmayı tercih ettiler.

Günün sonunda 2000’li yıllardan sonra modern İHA’lar dünyanın birçok ülkesinde aktif şekilde kullanılır hale geldi.

GELECEĞİN DÜNYASINDA DRONE’LAR

Yukarıda belirttiğim gibi artık birçok ülke İHA kullanır vaziyette. Özellikle terör ve mülteci sorunuyla karşı karşıya kalan ülkeler bu teknolojiye daha fazla önem veriyorlar. Ama bu teknolojinin bugün birtakım problemleri de var. Günümüzde İHA’lar sadece düzensiz, hava savunma desteği olmayan basit hedeflere karşı etkililer. Bugün hiçbir İHA bir F16 ile boy ölçüşemez. Hiçbiri, Hava Savunma Ağı olan düşman bir ülkede operasyon düzenleyemezler.

İşte İHA’ların geleceği de bu noktadan başlıyor. Özellikle ABD, Çin, Rusya, İngiltere ve Türkiye sistematik ordulara karşı da operasyon gerçekleştirebilecek teknolojinin peşindeler. Bu perspektifte 2 önemli kavram önem kazanıyor: sürü kabiliyeti ve yapay zekâ.

SÜRÜ DRONE’LAR

Sürü İHA, birçoğunuza yabancı bir kavram olabilir. Bu teknolojinin temel mantığı onlarca insansız hava aracının tek bir vücutmuş gibi davranmasından ileri geliyor. Tıpkı bal kovanındaki arılar gibi. MQ-1 Predator gibi devasa İHA’larda kullanılabildiği gibi ufak boyuttakilerde de gayet etkili.

Bir hava savunma sistemi düşünün. Temel düşman tanımı F16 gibi hızlı jetler, devasa bombardıman uçakları ve yüzlerce kiloluk seyir füzeleri olsun. Bu hava savunma sistemleri genelde tehditlerini uzak mesafelerden tespit ederler ve yaklaşık 2-3 hava savunma füzesi göndererek onları yok ederler. Peki bir hava savunma sistemine doğru sürü halinde 5-10 kg’lık onlarca drone gönderdiniz diyelim. Muhtemelen HSS onları tespit dahi edemeyecektir, etse bile onlarca drone’dan yalnızca birkaçını durdurabilecek mühimmata sahip. Yani siz ufak akıllı ucuz aletlerle milyar dolarlık kocaman bir sistemi yok etmiş olacaksınız. Kendinden yüzlerce kat büyük ayıya saldıran bal arıları gibi düşünün. Tek başına etkisizler ama sürü halinde vahşi bir ayıdan bile daha ölümcüller.

STM’nin yayınladığı sürü drone demosu

Yukarıda anlattıklarım Sürü İHA teknolojisinin yalnızca bir kullanım alanı. Örneğin ülkemizin sahip olduğu ANKA İHA’ların sürü yeteneği kazandığını düşünelim. Yerden yaklaşık 30 bin feet yükseklikte görev yapan 10 tane sürü ANKA kendi aralarında koordineli bir iş paylaşımı yapacaklar ve çok çok büyük bir alandaki tüm olan bitene hâkim olacaklar. Bazıları taramaya daha alçak yüksekliklerden başlayacak bazıları en uç irtifadan tarayacak ve böylece Türk ordusu çok geniş bir bölgenin sürekli güncel kalan dinamik haritasına sahip olacak. Bu bölgedeki tüm hareketleri de anında kontrol edebilecek.

Sürü İHA’ların daha çok fazla kullanım senaryosu var. Ama şunu kesinlikle söyleyebiliriz: sürü halinde kullanılan 10 İHA, tek başına hareket eden 50 İHA’dan bile çok daha efektif olacaktır. Geleceğin en temel İHA teknolojisi kesinlikle Sürü kabiliyeti olacaktır diyebiliriz.

YAPAY ZEKALI DRONE’LAR

Günümüzdeki askeri amaçlı kullanılan tüm İHA’lar kontrol merkezinden birkaç pilot tarafından kontrol ediliyor. Nereye gidecekleri, hangi irtifadan uçacakları, kaç saat görev yapacakları, neyi takip edip neyi vuracakları tamamen merkezdeki pilotlar tarafından belirleniyor. Bu ise tabii ki insan hatalarını ve hantallığını da beraberinde getiriyor. Özellikle kamufle olmuş, sivil halka karışmış, pilotun dikkatsizliği sonucu gözden kaçmış hedefler İHA’lar tarafından es geçilebiliyor.

Bu noktada yapay zeka ve makine öğrenimi kavramları devreye giriyor. Yapay zekası ile kamufle olmuş ve belki de sivil halka karışmış hedefleri anında tespit edip merkezden onay beklemeden kendi iradesiyle anında yok edebilecek makineler. İşte İHA’ların geleceğinde tam da bu var.

Muse’un Drones albümünden Reapers şarkısı

Dağlık bir coğrafyada mücadele ettiğiniz asimetrik unsurlar olduğunu farz edelim. Kimisi kaçakçı, kimisi terör unsuru, kimisi bölge halkından insanlar olsun. Normal bir İHA böyle bir durumda merkezden gelen komuta göre konum alır. Bazen insan hatası yüzünden masum insanları vurduğu ya da tam tersi tehlikeli unsurları gözden kaçırdığı gibi durumlar çokça yaşanır böyle anlarda. İşte makine öğrenimi ile insan hareketlerini, terörist harekelerini, davranış yapılarını öğrenen bir İHA anında yapay zekası ile karar verip operasyon hazırlığındaki bir grup militanı yok edebilir.

Yani İHA’lar bir nevi insanların kaderine karar veren, yaşayıp ölmelerinin seçimini yapabilen makineler haline gelebilirler gelecekte. Burada sorun şu: kimin tehlikeli kimin normal insan olduğunu bu makinelere kim öğretecek? Belki de siyasilerin otoritelerini korumak için eğittikleri muhafızlar olacaklar, ya da karşıt görüşlüleri yok etmek isteyen sessiz katiller olacaklar.

Belki de en ütopiği bir gün kendi bilinçlerine ulaşırlar ve kendi varlıklarına tehdit olarak algıladıkları her şeyi yok ederler… Kim bilir?

Bir cevap yazın

Ziyaretçi