Genel

Herkesin Silent Hill’i Kendine

Hep namını duyduğum Silent Hill (1999) oyunu ve filmlerine geçenlerde göz attım. Filmleri çok birşey vaad etmemek ile beraber Silent Hill 2 beni fazlasıyla meraklandırdı.

Japon oyun firmalarından birisi olan  Konami tarafından piyasaya sürülen bu oyun birçok açıdan çığır açıcı. Yapılan seçimlere göre oyunun sonunun değişmesi, sadece korkutma değil bilmece ile oyunu devam ettirmeye çalışması ve  favorim karakterlerin hikayesi…

 Her karakter bir nedenden dolayı Silent Hill’e çağırılıyor.  Mesela James Sunderland adındaki ana karakterimiz vefat etmiş eşinden bir mektup alıyor. Mektupta Silent Hill’de olduğunu ve onu beklediğini yazıyor. Öldüğünü bildiği karısından gelen mektupla bir bilinmezliğe gidiyor karakterimiz. Aslında hikayedeki güzel yanlarından birisi de bu. Karakterlerin motivasyonlarını veya acılarını zamanla keşfediyoruz. 

Angela’nın Cehennemi

James’in ilk karşılaştığı karakter  Angela adında bir genç. Annesi, babası ve erkek kardeşini aradığını, Silent Hill’in ise tehlikeli olduğunu karakterimize söylüyor. Zamanla öğreniyoruz ki kendisinin hikayesi epey acıklı. Küçük yaşlardan itibaren babası ve erkek kardeşi tarafından istismara uğrayan Angela, annesi tarafından ise ‘Sen bunu hak ediyorsun’ gibi bir cevap alarak büyüyor. Birden fazla intihar girişiminde de bulunuyor. Silent Hill’de karşılaştığı canavarlar ise manidar…. Ayrıca oyuna bir övgü niteliğinde: Eğer Angela’dan alınan bıçağa uzun süre bakılır veya kullanılırsa James de oyunun farklı bir sonuna doğru yol alıyor. 

Bu yolda karşılaşılan bir diğer karakter ise Eddie. Fazla kiloları nedeniyle zorbalığa maruz kalıp  bir süre sonra okula silah getirip insanlara ateş eden manyaklara dönüşüyor. Kendisi ile karşılaştıkça onun iç dünyasını ve Silent Hill’in onu neden çağırdığını öğreniyoruz. Onla dalga geçen çocukları öldürmekle başlayıp, yolda gördüğü insanların onunla dalga geçtiğini sanan bir paranoya seviyesine ulaşıyor. Oyunla ilgili bir ince detay ise eğer Piramit kafanın kılıcı ile Eddie daha kolay ölüyor. Bunun nedeni ise aslında James’in Piramit kafaya yüklediği anlamla alakalı.

James’in kendisine değinmeden önce fazlasıyla ilginç bir karaktere daha değinicem ‘Maria’. Ana karakterimiz kendisi ile karşılaşınca bir şok yaşıyor. Çünkü karşısında karısı duruyor. Dış görünüş olarak tıpatıp aynı olsalar bile  Maria belinde kelebek dövmesi olan, samimi tavırları ile neşe saçan birisi. James bu kadına ilgi duysa da başına gelen kötü olaylarda ona yardımcı olamıyor.

Peki Baş Karakterin Hikayesi

Peki James neden Silent Hill’e çağrılmıştı? Ölen karısından gelen bir mektupla… Hikaye gerçekten böyle mi yoksa James bu şekilde mi hatırlamak istiyor ? Uzun yıllar boyunca James’in karısı hastaydı. Bu nedenle araları açılmış ve karakterimiz onu görmeye gelmek istemiyor  kendisini ise içkiye veriyordu. Başka kadınları istese de evli ve eşine sadık olduğu için bu duyguları içinde bastırıyordu. Hasta karısının ben ölmek istiyorum sözlerini duymak ise onu çok incitiyordu. Oyunun sonunda ise  acı gerçeği öğreniyoruz. James, karısını yastıkla boğmuş. Kendisinin cehennemi bu nedenle hemşire gibi giyinmiş yaratıklar, elinde uzun bir kılıç ve kafası bir demire hapis olan bir varlık. Eddie’nin hikayesinde bahsettiğim gibi Piramit kafa aslında James bastırdığı öfke ve maskülen duygular. 

James’in Silent Hill’i

En başta söylediğim gibi oyunun güzelliklerinden birisi farklı sonları olması. Hayatına devam eden bir son, intiharı seçen versiyon ve Maria ile Silent Hill’de kalmayı seçen bir seçenek. 

Oyunun senaryosu gerçekten çok başarılı. Üzerinde fazlasıyla zaman harcandığı ise çok belli. Belki oyundaki kadar büyük travmalar veya pişmanlıklarımız olmayabilir ancak hepimiz kendi kurduğumuz cehennemde acı çekiyoruz. James’in yaptığı gibi bizim de farklı seçeneklerimiz var. Kendimizi affetmeyi seçebildiğimiz gibi ; bunla ömür boyu acı da çekebiliriz. 

Ekstra bilgi: Silent Hill 2 oyundan ayrı bir hikaye. Silent Hill filmlerinin bu oyunla maalesef bir alakası yok. 

Ziyaretçi