FilmSinema

Paradigma Yıkıcı Filmler

Alışılagelmiş şemaların ve alışkanlıkların yıkılması durumuna Paradigma yıkmak adı veriliyor. Herkesten farklı düşünen kişiler eski örüntüleri yıkmaya ve yenilerini ortaya koymaya cüret gösterirler. Felsefeciler, devrimciler ve hatta yönetmenler bu gruba dahil olabilir.

Bazı filmler dönemine damga vurur ve sonrasında gelen bütün Genre’yı etkiler. Bazen değerinin anlaşılması için yıllar geçmesi gerekir ancak eninde sonunda kendi devrimini yaparlar. Peki bunu hangi özellikleri ile gerçekleştirir ve sonrakileri nasıl etkiler yani yeni bir Paradigma nasıl oluştururlar:

Bir Korku Efsanesi: Exorcist (1973)

Yazı seriminde korku sinemasına ve izleyicilerine büyük etki etmiş olan Exorcist (1973) filmini ele alacağım. Hepimiz şu fenomeni duymuşuzdur: ‘Film öyle korkunçtu ki, bayılanlar oldu.’ Aslında Exorcist filmi için bu bir gerçek. Vizyona girdiği yıllarda çok korktuğu için salonu terk edenler hatta bayılanlar bile mevcut. Filmle ilgili araştırma yaparken bahsettiğim kişilerin görüntülerini izledim. Aşırı korktuğu için filmi yarıda bırakmış ve tekrar izlemek için gelen bir kadın vardı mesela… Bilgisayar efektlerine gözümüzün alışık olduğu günümüzde filmi aşırı derecede korkunç bulmak imkansıza yakın. Ancak  çekildiği yıllarda gerek çocuğun hastalığı gerekçesi ile yapılan tıbbi müdahaleler gerekse kızın makyajı ve diğer efektler insanlara korkunç gelmiş. Filmden çıkan bir kadın empati yaptığını ve kendi çocuğunun başına böyle şeyler geldiğini hayal ettiğini söylüyor. 

Filmin izleyiciler üstündeki etkileri

Filmin yarattığı etkileri bir kenara bırakıp filmin içeriğine dönersek, birçok güzel detay bulabiliriz. Öncelikle Exorcist (şeytan veya cin tarafından ele geçirilme) o günlerde pek duyulmamış ve kelimenin telaffuz edilmesi için filmin ortasına gelmemiz gerekiyor. Medikal anlamda bütün çarelere başvuran bir aile ancak hastalığı bir türlü geçmeyen bir çocuk. Kızın geçirdiği krizler ve doktorların her seferinde başka bir teşhis koyması, her seferinde daha kötüye giden bir dram. Ailesinde hasta ve tedavisi olmayan kişileri bu noktada film kendine çekiyor. Paralel olarak başka bir hikaye daha ilerliyor. Peder Damien Karras’ın çelişkilerle dolu yaşamı. Amerika’nın seçkin üniversitelerinde Psikiyatr eğitimi ve doktorası yapmış olan Karras dini anlamda çelişkiler içindedir. Pederliği bırakıp refah içinde bir yaşam sürebileceği annesi ve başkaları tarafından söylenir ancak o dünyevi zevklerden uzaklaşıp din adamı olmayı seçmiştir. Filmin tam ortasında Cin veya Şeytan tarafından ele geçirilme söylediğinde iki ayrı hikaye çizgisi birleşiyor. Çocuğun annesi Peder Karras ile iletişime geçiyor ve her filmde görmeye alışık olduğumuz şeytan çıkarma ayini başlıyor. Amacım bütün filmi sizlere sözlü anlatmak değil. Ancak farklı karakterlerin derinlikleri ve çatışmaları çok güzel işlenmiş bunu kaçırmamak lazım.

İzleyiciyi için açık bırakılan kapılar

Filmin diğer güzel bir yanı ise: Bilinmezlik. Birçok unsur kamera tarafından gösterilse bile tam olarak anlaşılmıyor ve olay izleyicinin yorumuna bırakılıyor. Mesela filmin başındaki Pazuzu heykeli (Babil zamanından kalma bir demon) ile dedektifin merdivenlerin dibinde gördüğü heykel aynı mı?  Peder Karras’ın kolyesi ve Irak’ta çıkan objenin alakası nedir? Bu sorular cevapsız kalıyor. 

Exorcist günümüzde korkunç bir film olarak söylemek güç ancak güzel bir film olduğu kesin. Kendisinden sonra çıkan korku hatta komedi filmlerine bile ilham verdi. Ayrıca teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin Exorcist’in kurduğu Paradigma kullanılmaya devam ediliyor. 

Bir cevap yazın

Ziyaretçi